Prof.Dr. Alper Çabuk

…insan

23 Mayıs 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Eşimin görevlendirmesi nedeniyle geçen hafta sonunu İsviçre’de geçirdim. Başta gitmeye biraz gönülsüzdüm aslında, ama iyi ki gitmişim, çok beğendim. Her şeyden önce bize, çok güzel bir şekilde ev sahipliği yapan Bern’deki sevgili eğitim müşaviri Ali Çevik hocaya, Büyükelçilik Koruma Amiri Murat kardeşime, Fahri ve Coşkun öğretmenlere, ulaşımımızı sağlayan Osman kardeşimize ve Ali hocanın ekibindeki tüm arkadaşlara bu köşeden şükranlarımı sunmak isterim.
 
Küçük bir ülke olmasına rağmen, birçok alanda çok tanınmış bir ülkedir İsviçre; ne ile meşhurdur deyince şüphesiz çoğu kişinin aklına çikolata, bankalar, İsviçre çiftlikleri, peynir, İsviçre bıçakları, Alpler, kayak turizm, turizm, Davos, ilaç sanayi, İsviçre saatleri ve Cern laboratuarları gelir.
 
Konuyu bir başka noktaya bağlamak istiyorum, bu yüzden İsviçre’nin bu bilinen parlak yüzünden değil, çoğu kişi tarafından bilinmeyen karanlık yüzünden bahsetmek istiyorum. Aslında bu yüzünü benim kuşağım kısmen bilir. TRT’de uzun süre yayınlanmış olan Heidi diye bir çizgi film vardı. Önemli ayrıntılardan biri Heidi’nin ayaklarının çıplak olmasıydı. Heidi çizgi filmi, Verdingkinder diye bilinen çıplak ayaklı, köle çocukların, çok bahsedilmemiş, ancak yakın zamana kadar çok uzun yıllar boyunca yaşanmış karanlık ve acı öykülerinin “nispeten iyi yönleriyle” sunulan, ucu hafifçe aralanmış bir örneğidir. Bu öyküler İsviçre’de toplumsal anlamda unutturulmak istenen, çocuk sömürüsü ve istismarına dayalı utanç hikayeleridir.
 
İsviçre’de 1789 yılında 14 yaşından küçük çocuk işçilerin fabrikalarda çalışması yasaklandıktan sonra, yakın geçmişe kadar devlete borcu olan, cezaevinde olan, boşanan ya da yoksul ailelerin çocukları ve yetimleri, devlet ve kilise vasıtasıyla çalıştırılmak üzere başka ailelerin yanına yerleştirilmeye başlamış. Bu uygulamayla 3-4 yaşında çocuklar bile evlerde ve çiftlik işlerinde çalıştırılmak üzere çocuk pazarlarında kiralanmış ya da satılmış.  Bu konu, bugün bir tabu gibi gizlenmeye ve üstü örtülmeye çalışılsa da, 1974 yılında İsviçre’de bu uygulama kaldırılana kadar geçen yüzyıllarca yıl boyunca, bu çocuklar işkence görmüş, tecavüze uğramış, çok ağır koşullarda çalışmış ve yaşamışlar ve bu durum İsviçre’de yaşamın sıradan bir parçası olarak kabul görmüştür. Son beş – on yıllık dönemde toplumsal olarak özellikle bu köle çocukların yaşayan temsilcileri tarafından oluşturulan kamuoyu ve baskıyla, İsviçre devleti bu yaşananlarla yüzleşmeye başlamış ve 2013 yılında devlet, bu konuyla ilgili resmi olarak özür dilemiştir. Muasır dünyamızın en muasır ülkelerinde bile var olan insanlığımızın ölçüsüyle yüzleşmek ve tanışmak isteyenlere, bu konuyla ilgili yapılmış çalışmalara, yazılmış yazılara ulaşmalarını öneririm.
 
………………………………
 
Bugünden itibaren Dünya’da ilk kez yapılacak uluslararası bir zirveye ülkemiz ev sahipliği yapacak. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Zirvesi, 50’den fazla devlet ve hükümet başkanının, birçok uluslararası yardım kuruluşu temsilcilerinin ve örgütlerin katılımıyla 23-24 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleşecek ve zirvede dünya genelinde kriz bölgelerine yapılacak insani yardımların finansmanı ve mülteci krizi ele alınacak. Zirvenin boş vaatler içeren bir toplantıdan öte gidemeyeceğini düşünenlerin sayısı azımsanmayacak düzeyde… Bu kaygılarla Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü toplantıya katılmayacağını duyurdu. İngiliz yardım kuruluşu War Child’in yöneticisi Rob Williams’ın AFP’ye verdiği ve zirveden beklentilerin dünyada azaldığına dikkat çektiği demecinde ise “Dünya üzerinde yardımlaşmanın ne demek olduğunu kavrayabilenlerin sayısının çok az olduğu, şayet bu zirvede bu sayı artarsa bunun en önemli kazanım olacağı” vurgusu var. Diğer taraftan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon zirveyle ilgili bu kadar karamsar değil ve bu zirveyi “erozyona uğramış insanlık için eşsiz bir fırsat” olarak değerlendiriyor…
 
Umarım öyle olur, umarım erozyona uğramış insanlığımızı yeniden inşa etmemize bir vesile olur, bu zirve. Erozyona uğramış insanlığımızın sonuçlarıyla her geçen gün biraz daha fazla yüzleşiyoruz, er ya da geç bu etkiler, hepimizi biraz daha fazla olumsuz etkileyecek, içine çekecek… Bu erozyon kimi zaman insanlık suçları, kimi zaman basit suçlar, kimi zaman çocuk istismarı, kimi zaman savaşlar ve terör, kimi zaman mülteci sorunları, kimi zaman açlık, susuzluk, salgın hastalıklar, kimi zaman çok daha farklı şekilde ortaya çıkıyor… Oysa ki medeniyetimiz, istense, bu sorunların hepsini ortadan kaldırabilecek kadar gelişmiş… Bu dönüşüm sadece adil olmak, ahlaklı olmak, ilkeli olmak, dürüst olmak; insan olmak kadar kolay...
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon
Ali Çevik 23 Mayıs 2016 19:26

Değerli hocam, Sizleri tanımaktan bizde büyük bir memnuniyet duyduk. Güzel iltifatlarınıza çok teşekkür ediyoruz. Kaleminize sağlık.

0 0 Cevap Yaz
Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi