Abdülkadir Arun…

Osman Cemoğlu yazdı

21 Mayıs 2015 00:05
A
a
Sütiş Eskişehir

Eskişehir futbolunda iz bırakan kaleciler kim diye sorulsa şüphesiz ilk akla gelen isim Demirsporlu “Abdülkadir Arun” olur… 

1920 yılında İstanbul’da dünyaya gelen “Arun”,  semtinin takımı Topkapı’da futbola başladı ve kısa sürede gösterdiği başarı sonucu dönemin güçlü takımlarından Vefa’ya transfer oldu…

Vefa kalesinde gösterdiği performans Beşiktaş’ın efsane ismi “Hakkı Yeten”in dikkatini çeker.  Tam Beşiktaş’a transferi konuşulurken yine o yıllarda Anadolu’nun en güçlü ekiplerinden Eskişehir Demirspor’un bir başka efsane ismi “Mennan Yalın” tarafından adeta kaçırılarak Demirspor’a getirilir…

O yıllarda A Milli takıma Anadolu’nun bir takımından seçilmek nadir rastlanan bir durumdur.  İşte “Abdülkadir Arun” bu zihniyeti yıkan ilk kaleci olarak birçok kez A-Milli Takıma davet edilir…

Ne var ki Fenerbahçe’nin unutulmaz kalecisi “Cihat Arman” o tarihlerde Mili Takımın kalesine adeta ipotek koymuştur.  Yüksek formuna ve sürekli milli kadroya davet edilmesine rağmen İstanbul lobisini kırmak mümkün olmaz. Ve ancak Fransa’ya karşı 1 kez milli formayı giyer…

Ama “Cihat Arman”la yarım kalan hesabı 22 Eylül 1940 Pazar günü Ankara 19 Mayıs Stadı’nda keser.  Cumartesi günü Fenerbahçe ile yapılan ilk maçın 0-0 sonuçlanması üzerine ertesi gün bir kez daha karşılaşırlar. Ve Fenerbahçe’yi “İskender”in iki ve “Çınar İsmail”in attığı golle 3-1 yenen Demirspor 1940 yılının Türkiye Şampiyonu olur…

Daha sonra askerlik görevi nedeniyle gittiği Ankara’da bir süre Ankara Demirspor formasını giyen “Arun” daha sonra tekrar Eskişehir Demirspor’a dönerek bu forma altında futbola veda eder…

2 Mayıs 1984 yılında bir kalp krizi sonunda hayatını kaybeden efsanevi kaleci yıllarca Eskişehir’de yetişen kalecilerin idolü olur…

Bir kaleci için kısa sayılacak bir boya sahip olmasına rağmen son derece atletik yapısı, müthiş tayming yeteneği, olağanüstü refleksiyle boy dezavantajını çok iyi kapatan ender kalecilerdendir.

Hatta onu izleyen bir çok kişi tarafından, bir maçta plonjon yaptığı bir şutun savunmaya çarparak yön değiştirmesi üzerine kontrpiyede kalmasına rağmen havada ikinci bir ters hareket ile muhteşem bir kurtarış yaptığı bu gün bile dilden dile anlatılır…

Sporculuğunun yanı sıra beşeri yönleri, hoşgörüsü ve centilmenliği ile de yüreklerde iz bırakarak bu dünyadan göç eden nadir insanlardan biridir…

Başkan “Yılmaz Büyükerşen” bu özel sporcuya olan vefasını ve yontu sanatlarındaki özel yeteneğini “Arun” heykelini TÜLOMSAŞ Misafirhanesinin önündeki parka dikerek göstermiştir…

Onu yakından tanıma şansını yakalayan bir futbolsever olarak diyorum ki…

Bu gün büyük paralar kazandıkları halde mesleklerine adeta ihanet eden…

Rakip taraftarları provoke etmekten özel haz duyan…

Statları nefret arenasına çevirmek için elinden geleni yapan…    

Her maçta olay çıkarmayı alışkanlık haline getiren…

Üzerindeki milli formayı çıkarıp sahayı terk etmekten sıkılmayan küstah futbolcular keşke onu tanıyabilselerdi…

 Belki o zaman öğrenirlerdi, kaleciliğin yalnızca üç direk arasında yapılan bir cambazlık (!) olmadığını…

 

Ali Şaşal Vural

İşte bazen bir olay, bir maç, bir kurtarış bize maziyi anımsatıyor…

Altay’dan sezon başında gelen Eskişehirspor’un genç kalecisi “Ali Şaşal Vural…”

Skibbe geldiğinden bu yana forma şansı bulmaya başladı…

Önünde dev bir isim vardı “Boffin…”

Yılmadı, azimle çalıştı. Bir gün sıranın kendisine geleceğini biliyordu…

Ve o gün hızla geldi. Çünkü her geçen hafta üzerine koyarak geliyor…

Yetenekleri saymakla bitmez…

Yan toplar kusursuz, bir kaleci için en önemli unsur olan tayming  (zamanlama) mükemmel, refleksler olağanüstü…

Tek eksik deneyim ve özgüvendi. Altı haftadır oynadığı maçlarda gösterdiği performansla bu eksiklerini de giderdi…

Kısa sürede takımın vazgeçilmezleri arasına girdi…

Yalnız takıma değil taraftarın gönlüne de girdi…

Kazanan sadece Eskişehirspor değil şüphesiz… 

Milli Formaya da göz kırpıyor… 

 Tabi “Abdülkadir Arun”un 75 yıl öncesinde olduğu gibi İstanbul lobisine kurban olmazsa…

 

 İki kaleci iki fotoğraf

Bütün bunları neden yazmak istedik…

Rahmetli “Abdülkadir Ağabeyin” kendisi gibi centilmen bir oğlu var “Alev Arun…”

Birkaç ay önce kendisinden babasına ait bir arşiv olup olmadığını sorduk. Varsa birkaç günlüğüne rica ettik. Bizi kırmadı…

O albümü gördüğümüzde şaşkınlığımızı anlatamam. Adeta görsel bir futbol tarihiydi…

Ne kadar önemli bir futbolcuydu ki 75, 80 yıl öncesinden kalan yüz civarında çekilmiş fotoğrafı vardı. Adeta geçmişin futbol hazinesiydi bu fotoğraflar…

 Bazılarını tarayarak kendi arşivimize aldık…

Hepsi özel fotoğraflardı ancak içlerinden birisi beni çok etkilemişti…

Günümüzde bir kalecinin bile çok ender yapacağı bir kurtarışın enstantanesini, dönemin spor muhabiri o yılların teknolojisiyle inanılmaz şekilde yakalamıştı…

İşte bu kurtarışa benzeyen bir hamleyi de Pazar günü Trabzonspor karşısında “Ali Şaşal”dan gördük…

İki fotoğrafı yan yana getirdik. Ortaya gerçekten harika bir tablo çıktı…

Ve bu iki fotoğraf ve iki benzerlik bizleri yıllar öncesine götürdü…

Bu futbol estetizmini Anadolu okurlarıyla paylaşmadan yapamazdık…

İşte bir tarafta çağının efsane kalecisi “Abdülkadir Arun…”

Diğer tarafta ise gelecek için büyük ümit vaat eden “Ali Şaşal Vural…”

İşte iki kaleci, işte iki ölümsüz fotoğraf…

Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi