Benek…

5 Ocak 2017 10:41
A
a
Sütiş Eskişehir
Tam altı yıl altı ay olmuş ailemize katılalı, bizden biri olalı.
Narlıdere Ahmet Haşim Sokak'taki üçüncü katta kirada oturduğumuz evimizin balkonunda, eşimle akşam yemeği yemek için hazırlıklar yapıyoruz. Gözüme apartman önüne park etmiş araçlardan birinin üzerine tünemiş dikkatle balkonumuza doğru bakan, minyon yapılı bir kedi ilişiverdi. Adeta gözlerimin içine bakarak her hareketimi izliyor, iletişim kurmak için fırsat kolluyordu sanki. O ana kadar evimde zaten kısırlaştırıp aşılarını yaptırdığımız iki erkek kedi ailemizin bireyleri olarak bizimle yaşamakta idi. Onlara oğlum diye hitap etmenin alışkanlığı ile beni izlemekte olan bu kediciğe de “oğluuuum” diye seslendim. Sen misin seslenen! O minyon yapısının on kat büyüklüğünde geveze çenesi ile her laf atışıma karşılıklar verdi. Eşimle şakalaştık kahkahalar içinde “buda senin gibi konuşmayı hiç sevmiyor dedim karıma…”
İnanılmaz bir sevimlilikte çekiverdi yanına, üç kat aşağı ve tam yemek yerken. Yanımda getirdiğim kedi mamamızdan vermek üzere yaklaştığımda hiç tereddüt etmeden zıplayarak indi aracın üzerinden. Ayaklarıma sürtünerek dostluk gösterisinde bulundu. Çenesi hiç durmazcasına miyavlayarak ve gözlerimin içine bakarak bir şeyler anlatıyordu bana. O gece apartmanımızın önünde, balkonumuzun alt hizasında biz yatana kadar bekledi durdu. Sabah eşimi işe uğurlarken yine aynı yerde, yine aynı miyavlama ve sıcak bakışlarla bizi bekliyordu. Anladık ki aşk başlamıştı aramızda. Her gün beslenme saatlerinde görüşüp koklaşırken dişi olduğunu anladık bu civelek kedinin. Sıcaktan çıldıracağımız bir temmuz sabahı, adını Benek koyduğumuz bu kediciğe mamasını vermek üzere aşağı yanına inmiştim. Fakat oda ne?
Doğaya aykırı bir görüntü, bayıldım bayılacağım. Bu küçücük kız apartman saksımızın içindeki çiçeklerin arasına dört tane yavrulamış.
Kedilerin insanların gelip geçtiği açık mekânlara doğurduğu görülmüş olay değildir. İçgüdüleri insanlardan uzak yerlerde doğum yaptırır onlara hepimiz biliyoruz ama bu ne böyle? Elim ayağıma dolandı, karmakarışık oldum. O iki minik boncuk tanesi gözleri ile bana bakıyor Benek. Yerlerde damla damla kan izleri var bu küçük annenin. Kartondan yuva yaptım dakikalar içinde, süt hazır mama, su sıraladım içerisine. Komşulara ve kapımızın önündeki taksi durağındaki vatandaşlarımıza ricalar ediyorum sahip çıkın, kimse zarar vermesin diyerek. Fakat meraklı çocuklar ve hayvan sevmez odunlar yüzünden, yüreklerinde sevgi barınmayan ucubeler yüzünden Benek yavrularını bir oraya bir buraya taşımaktan perişan hallerde. Tabii bende onları geri yuvaya taşımaktan ve insanların acımasızlığından perişanım. Benek iki yavrusunu taşıdığı bir depoda otuz saati aşkın mahsur kaldı. Tahminlerimiz sonucu depo sahibine kapıyı açtırdığımızda susuzluktan ölüme yaklaşmıştı yavruları ile beraber. Bir yavrunun gözleri iltihap kapmış kapanmıştı…
Uçarcasına veteriner getirdiğimde yavrunun öleceğini söyledi, ya da kör kalacağını. Benek yine doğaya aykırı olarak o marazlı yavruyu emzirmek için her yolu denedi. Adını Nazlı koyduğumuz bu zilli kız şimdi kardeşleri içinde en besilisi ve gözleri en anlamlı bakanı.
Benek de bu toplumda doğurtup doğurup da yavrularını sokağa atan ve insan görünümünde olan mahlûklara güzel bir örnek olmanın kıvancını yaşıyor şu an yanımda patilerini temizleyerek…
Bu yazım, sayısız çocuk doğurmayı hüner sayan (hatta dinin emri sayan); Allah rızkını verir diyerek o günahsız yavruları sokaklara başıboş bırakan insanlıktan nasibini alamamışlara armağan olsun…
                                                    ***
Beş yıl önce yazmışım bu köşe yazısını. O zaman Benek kızım da dünyada idi, onun yavruları da! Lakin Benek kızımı sitemizin içerisinde sonradan görme birinin site içinde başıboş bıraktığı köpekleri evimizin hemen önünde parçaladı. Onun bebişi olan Nazlı ve Pofuduk kardeşler de böbrek yetmezliğinden gözlerimizin önünde öldüler. Daha birkaç günlük bebek iken susuz kalmalarıydı kronik hastalıklarına neden olan da…
Demem şu saygın okurlarım.
Bırakın insan yavrusunu, doğanın en güzel varlıklarından olan sokak kedi ve köpeklerinin yavrularının kılına zarar gelmesin diyerek canımızı ortaya koyanlardanız yeri geldiğinde. Lakin bu işi bir de medya önünde reklamını yapmak adına edadan edaya-pozdan poza şekillere girerek yapanlar var ya! Allah onları davul etsin tokmağı sallamak da bana nasip olsun demek geliyor içimden. Evde baktıkları cins köpekleri de bu reklam kısmına katarak “şunu yaptık, bunu yapacağız” lakırdıları içerisinde yaptıkları ucuz şovları aslında tam da kendilerini yansıtıyor kızmamam gerek.
Kızmamam gerek ama doğru bildiğini okuyan şu yapım olmasa ah!
 
 
OZANCA
 
İNSAN DENİR Mİ
 
Sevginin yerine kini
koyana insan denir mi
Tanrının verdiği canı
Kıyana insan denir mi?
 
Dosta ağlamayan gözden
Utanmayan kara yüzden
Verdiği ikrardan sözden
Cayana insan denir mi?
 
İnsanoğlu insan ile
Bağdaşır mı şeytan ile
Kanıda yine kan ile
Yuğana insan denir mi?
 
Yazma Fikret gerisini
Ötesini berisini
İnsanlığın derisini
Soyana insan denir mi? Fikret DİKMEN
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi