Tufan Çakır yazdı
Avrupa Birliği Komisyonu İnsani Yardım ve Krizlerden Sorumlu Üyesi Christos Stylianides, Suriyeli sığınmacılar için Türkiye’ye taahhüt edilen 3 milyar Euro’luk mali kaynak kapsamında yardımların 95 milyon Euro’luk kısmının ödendiğini belirtti.
Çok sevindik. Avrupa Birliği görevini yapmış mı oluyor ŞİMDİ ?
Buna karşılık, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu Suriyeli vatandaşlara yapılan insani yardım harcamalarının bu güne kadar yaklaşık 10 milyar Dolar olduğunu belirtiyor. (Avrupa Birliği yardım sözünden geriye kalan 7 milyar ve daha sonra yapılacak olan harcamalar ne olacak PEKİ?)
Türkiye’ye verilen sözler her zamanki gibi tutulmadı sanki. Dağ fare doğurdu dersek yanlış olmaz. Avrupa Türkiye’yi geçmişte nasıl uyuttu ise, gene aynı taktiklerle uyutmaya devam ediyor. Önemli olan, bu konuda; Türkiye’nin serzenişlerinin bir işe yaramadığı.
Bu nasıl bir yaklaşımdır bir türlü anlaşılmıyor.
AB ülkeleri ağzımıza bir bal parmak sürüyor. 3 milyar Euro’luk yardım vereceğini ama bunun ödemesine 95 milyon Euro ile başlayacaklarını söylüyorlar. Vaatlerinin yüzde onunu bile bulmayan ancak otuzda biri ile ödemelere başlandığını söylüyorlar ve Türkiye’ye övgü dolu sözlerle gözümüzü boyuyorlar.
Artık gözümüzü açalım.
Bugüne kadar Avrupa Birliği hangi sözünde durdu ki, Avrupa Birliği’nin geçmişteki tutumu geleceğinin de aynası olduğunu unutmamak gerekir. Verdikleri 95 milyonun ve daha sonra ödeyeceklerinin sadece 3 milyar ile sınırlandırıldığı ve böylece bizim daha fazla yardım isteğimizin de önünün kesileceği görülmekte.
Bu göç dalgasında maliyetlerin büyük bir kısmının Türkiye üzerinde kalacağını ve diğer ülkelerin kesinlikle bu maliyetleri karşılamak istemediklerini artık hepimiz görmeliyiz. Türkiye’nin artık bu konudaki stratejisini değiştirmesi gerekiyor.
Basın yoluyla bunlar söylemek yeterli değildir. Bazı yaptırımlarla biz de uluslararası alanda bu konuda destekler bulmalıyız. En azından Avrupa Birliği’ne üye devletlere mülteci kabulünü çekici hale getirmesini ve ülkelerden milli gelirlerine göre katkı vermelerinin sağlanmasını vurgulamamız gerekiyor.
Ama görülüyor ki, 2015 yılındaki anlaşma gereği Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun katıldığı ve Brüksel'de düzenlenen zirvede, işbirliği karşılığında Avrupa Birliği Türkiye ile ilişkilerini dört temel alanda geliştirme taahhüdü verdi:
Avrupa Birliği'yle üyelik sürecinin hızlandırılması,
3 milyar Euro finansal destek,
Türkiye vatandaşlarına Schengen Bölgesi'nde vize serbestisi,
400 bin Suriyeli mültecinin yasal yollarla AB'ye alınması.
Şimdi bu vaatlere bir bakalım
3 milyar Euro’luk desteğin peyderpey ödeneceği aşikar. 95 milyon Euro ile başlandı herhalde gelecek 10-15 yılda bu 3 milyarı tahsil edebiliriz herhalde.
Vize serbestisi konusundaysa Türkiye'nin “Geri Kabul Anlaşması” yükümlülüklerini yerine getirmesi karşılığında, Türk vatandaşlarına Ekim 2016'dan başlayarak Schengen bölgesine vizesiz seyahat olanağı sağlanabileceği vaadi biraz muallak. Çünkü, Türkiye’nin yükümlülükleri var. Bunlardan birinde sorun çıkarsa vizesiz seyahat bir hayal olacak.
“Geri Kabul Anlaşması”nın imzalanmasıyla, Türkiye üzerinden Avrupa Birliği ülkelerine yasa dışı yollarla gitmiş olan ekonomik göçmenlerin tümünün iadesinin kabul edilmesi ise, Türkiye’den Avrupa’ya kaçak giden göçmenler yakalandıkları taktirde Türkiye’ye iade edilecek. Bir sayı sınırlaması dahi yok. Ayrıca bu yakalanan ve geri kabul edilecek olan mültecilerin nasıl belirleneceği hakkında da bir bilgi yok.
Avrupa Birliği’nin yasal yollarla alacağı 400 bin mültecinin kabulünde de çok sayıda sorun var. Hangi ülke ne kadar ve hangi süre içerisinde bu mültecileri kabul edecek bu da belli değil.
İşte, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yaptığı anlaşma ve bizim ödeyeceğimiz fatura ve gelecekteki faturalar. Herhalde gene siyasiler her zaman ki gibi bir koyup on almayı düşünüyorlar!
İnşallah Avrupa Birliği sözünde durur. Geçmişe bakarsak bu biraz zor gibi gözüküyor. Türkiye’nin geleceği inşallahlara, maşallahlara bırakılmamalı.
Hasretle Avrupa Birliği’nin bize verdiği sözleri tutup tutmayacağını merakla bekliyorum.
Bizden yorumlaması sizden düşünmesi.