Geleceğimizi ipotek etmeyelim

Tufan Çakır yazdı

16 Mayıs 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Biz toplum olarak biraz hassas bir toplumuz. Ezilenin, fakirin, kimsesizin hep yanında olmayı tercih ederiz. Ama biz bu duruma düştüğümüzde bize kim sahip çıkar, bilemiyorum. Bu negatif girişi yapmamın nedeni; tarihin tekerrürden ibaret olmasıdır. Osmanlı’nın aldığı borçlar ve verdiği imtiyazlar neticesinde Osmanlı’nın çökmesi ve bu ülkenin kurtuluş savaşıyla çok acı maliyetlerle bu güne gelmemiz. Bu yorumu yapmama neden oldu. Lafı fazla uzatmadan, fazla derine de inmeden geçen haftalarda, devletin özel sektör yatırımlarına da hazine kefaletine izin veren yasanın kabul edilmesi, beni bayağı endişelendirdi.
19 Nisan tarihli Resmi Gazete’de ‘Hazinenin Borç Üstlenim Yönetmeliği’ yayınlandı. Proje bedeli 1 milyar TL’nin üzerindeki ‘Yap-İşlet-Devret’ usulü işlere soyunanlar ile, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın ihaleye çıkardığı ‘Yap-Kirala-Devret’ usulü işlere soyunanların, içeriden dışarıdan bulacakları TL ve döviz kredisine devletimiz garanti verecek. Krediler, faizi ve tüm yükü ile devlet garantisinde, döviz veya TL fark etmiyor. Yalnız bir sınır getirilmiş. Garanti edilen kredi borcu 3 milyar Doları geçemeyecek. Ne var ki 2014 öncesinde ihaleye çıkarılan projeler için sınır yok.
Hükümet bugüne kadar doğrudan borçlanmak yerine özel sektörü borçlandırarak döviz kredisi buluyordu. Özel sektör tıkanınca devlet özel sektör borçlarına hazine garantisi vermeye mecbur oldu. Bu tabi ki devletin borç görünümünü bozacak.
Daha evvel devlet özelleştirmelerde yap-işlet-devret modelini kullanıyordu. Eğer özel sektör belirli gelire ulaşamıyor ise, ulaşamadığı farkı devlet karşılamayı taahhüt ediyordu. Bu tür yatırımlara isterseniz birkaç örnek verelim.
Ankara Esenboğa, Milas-Bodrum ve Kütahya’daki Zafer Bölgesel Havalimanı’nda garanti edilen yolcu sayılarına ulaşılamadığı için işletmeci şirketlere bugüne kadar 37,9 Milyon Euro yani 125 milyon lira ödeme yapıldı. Türkiye’nin ilk bölgesel havalimanı olarak inşa edilen Zafer Havalimanı için sadece 2 yılda görevli şirkete ödenen garanti yolcu farkı ödemesi 10 milyon Euro’ya ulaştı. Ankara Esenboğa Havalimanı 8 yılda 26.2 milyon Euro zarar etti. Milas- Bodrum Havalimanı 2 yılda 1,7 milyon Euro zarar etti. Bu farklar devlet tarafından bu yatırımları yapan özel şirketlere bu paralar ödendi.
Yap-işlet-devret modeli esas itibariyle özel sektör için karlı bir iş. Çünkü özel sektör, sözleşmede öngörülen gelire ulaşamazsa üstünü devlet karşılamayı taahhüt ediyor. Bir başka örnek; İstanbul'da inşası süren havalimanı için devlet 12 yıl boyunca 6,3 milyar Euro gelir garantisi verdi. Şirketin geliri bu rakamın altına düşerse, devlet yani bizler aradaki farkı ödemekle yükümlüyüz. Bu örnekleri daha da arttırmak mümkün. 
Şimdi bir düşünelim. Devlet özel sektöre kefil olacak. Onlar ödeyemez ise devlet. Yani biz toplum olarak, bizim geleceğimiz olan çocuklarımız, torunlarımız bu zararları ödeyecek. Özel sektör bu kredileri batıracak, iflas edecek ve biz bu şirketlerin aldığı, çarçur ettiği ve sonuç olarak ödemediği borçları üstleneceğiz. 
O zaman benim aklıma şu soru geliyor. Madem bu yatırımlar için kredi ve diğer olanakları özel sektör sağlayamıyor. Devlet, bunlara kefil olarak, niçin onların ekmeğine yağ sürüyor. Devlet olarak kendi yapsın o zaman.
Sen devlet olarak özel sektöre işi ver, parayı bul, kefil ol, zararı üstlen, üstüne üstlük bir de kar ver. Sonra da,  deki, özel sektör eliyle yatırımlarımızı yapıyoruz. Bu düpedüz. Geleceğimizi; özel sektör için ipotek altına almamız demektir ki bu kabul edilebilecek bir şey değildir.
Son olarak diyorum ki; o zaman bu yatırımları devlet, yani kamu eliyle yapalım. Hiç olmazsa bütçeden özel sektörün karı kadar daha az para çıkacaktır. Kötü niyetli özel sektörün elinde oyuncak olmayalım. 
Peki hükümet niçin bu tür yatırımları özel sektör arayıcılığı ile yapmak istiyor. Çünkü; görünüşte bütçe zorlanmıyor, kamu borç stoku artmıyor, Maastricht kriterleri aşılmıyor.
Daha pek çok şey yazılabilir. Ama burada kalalım ve diyelim ki; Hazinenin kefaleti bir müddet sonra bizi borç batağına sürüklemesin. Zaten yeteri kadar borcumuz var. Geleceğimizi daha fazla ipotek altına almayalım. Çünkü yakın geçmişte ve 1881 Duyun-u Umumiye’de bunları yaşadık.
İnşallah bir daha yaşamayız. Tarihi bir daha tekerrür ettirmeyiz.
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi