Kıdem tazminatları ve taraflar

Tufan Çakır yazdı

1 Şubat 2016 09:25
A
a
Sütiş Eskişehir
Kazım Kurt Seçim 2024 DT haber içi
Bu köşede zaman zaman hayatımızda başımıza gelen, gelebilecek olan olayları biraz gerçekçi, biraz eleştirel bir yaklaşımla yazmaya çalıştım.
Bu haftaki yazımda, çalışanları yakından ilgilendiren, çalışanların işten ayrılmaları durumlarında işverenler tarafından ödenmesi gereken kıdem tazminatı konusunu ele aldım.
Ankara’da Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin sohbet toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı  sayın Süleyman Soylu, kıdem tazminatı düzenlemesine ilişkin açıklamalarda bulunmuş. Kıdem tazminatı yükü nedeniyle işçi ve işverenin yaşadığı sıkıntılara değinen Soylu, "Milyonlarca çalışan var. Nasıl bir süreçle karşı karşıya kalacakları belli değil. İşçi var, işyerinden memnun değil. Ayrılmak istiyor, işveren de onu ayırmak istiyor. Ama kıdem tazminatı yükünden dolayı hiç kimse hareket edemiyor. İşçi var yıllarca çalışmış. İşyeri iflas etmiş. Ellerini ovuşturmaya başlamış, 'Ben ne yapacağım' diye. Bu çalışma hayatına bir rahatlık, güvence, ahenk ve uyum getirmiyor. Sonuçları itibariyle de rakamları itibariyle de getirmiyor" diyerek açıklamalarda bulunmuş.
Evet, sayın bakanımızın söylediklerine hak vermemek mümkün değil ancak DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası Genel Sekreteri Cafer Konca, ise “Eğer gerçekten kıdem tazminatı almayan işçilere tazminatlarını vermek istiyorlarsa 1475 sayılı yasanın 14. maddesine bir cümle eklenerek herkese kıdem tazminatı verilebilir. Ancak amaç o değil. Amaç, kıdem tazminatını kaldırıp insanları modern köle haline getirmek. Geçen günlerde yapılan Üçlü Danışma Kurulu toplantısında da esnek çalışmayı, ödünç işçiliği, işçi bürolarını kurarak bu modern köleliği yasal hale getirmeye çalıştıklarını açıkladılar. İstihdam bürolarıyla amaçlanan açıkça işçi simsarlığıdır. İki gün çalışmanın sigortası olmaz, kıdem tazminatı olmaz ve burada yapılan işçiyi işsizlikle tehdit etmektir” diyerek açıklamalarda bulunmuş.  Daha önce uygulanan fon sistemlerinden örnek vererek fonların ranta dönüştüğünü hatırlatan Konca, kıdem tazminatının fona devredilmesi tartışmalarına ilişkin “Fon sisteminin nasıl çalıştığını tasarruf teşvik fonundan, konut fonlarından biliyoruz. O konut fonlarında biriken parayı devlet kendi işinde harcadı, örtülü ödeneklerde kullandı. İşsizlik fonunda bugüne kadar 90 katrilyon para birikmiş. Bu paranın 10 trilyonunu işsizlere vermişler geri kalan parayı kendi ödeneklerinde ya da başka bir yerde rahatlıkla kullanabiliyorlar. İşte bu ülkede fonların akıbeti sakıncalıdır. Fonların ranta dönüştüğü herkes tarafından bilinmektedir” demiş.
Ben de yukarıdaki görüşlere ek olarak diyorum ki; önce çalışanların tamamının kayıt altında çalışmaları gerekir ki kıdem tazminatı alabilsin.
Çalışan kesimde zaten şu anda %30 kayıt dışılık söz konusudur. Yani, çalışanların şu anda %30 u kayıt dışı kaçak çalışmaktadır.  Sonuç olarak, bu kesim hiç tazminat alamamaktadır.
Çalışanların yani kayıtlı olanların da %45’i, asgari ücretten daha fazla maaş almalarına rağmen çalıştığı yerler bu kişileri asgari ücretten göstermektedir.  Sonuç olarak, bu durumda çalışanların alacakları kıdem tazminatları da düşük olacaktır.
Ayrıca yeni düzenleme ile işverenlerin kıdem tazminatı yüzünden sorumlulukları azaldığı için de işten çıkarmalar çok daha rahat olacaktır.
Yeni düzenlemelerde bu konuda hiçbir çalışma yapılmadığı gibi, düzenlemeler eğer tek taraflı yapılacak olursa bu günkü durumdan daha kötü sonuçlarla da karşılaşılabilir.
Bu yeni düzenlemeler ile eğer ortak, uzlaşmacı bir tavırla tarafların mutabık kaldıkları bir düzenleme yapılmaz ise, gelecekte çok daha büyük sorunlarla karşılaşılacaktır.
Peki hangi taraf haklı?
Nasrettin hocanın bilinen bir fıkrası ile yazımı bitiriyorum.
Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra:
– Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim?
Hoca ne yapsın?
– Haklısın, demiş.
Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş:
– Haklı değil miyim?
Hoca:
– Vallahi çok haklısın, demiş.
Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış.
– Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?
Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:
– Hatun, demiş, sen de haklısın!

Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi