Prof.Dr. Alper Çabuk

Köy

27 Haziran 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Geçen hafta 4-5 günlük bir ara verdim işlere. İzmir Mordoğan Eski Yerleşimde yer alan köy evimizdeydim. Oranın sihirli bir yanı var sanki. Zamanın bereketi yeniden geliyor. 4-5 günlük bir tatil aylar süren bir tatil etkisi yaratıyor.
 
Köydeki evimiz neredeyse 200 yıllık bir taş ev. Yerleşim ise denizden ortalama 250-300 metre yüksekte. Biliyor musunuz, bilmem, burası 1.derece deprem bölgesi. Yakın geçmişte yedi büyüklüğünün üzerinde depremler olmuş bölgede. Köy ve köy evleri bu depremlere inat ayakta. Çünkü hem bu köydeki eski yapıların yapım tekniği hem de yerleşim için seçilen yer depreme karşı etkilenme riskini azaltıyor. Diğer taraftan denize olan mesafesi 1.5 km civarında olmasına karşın, deniz kıyısına göre hissedilen sıcaklık en az on derece daha düşük.
 
Köy yerleşimi inanılmaz güzel manzaraya hakim tepelerde yer almasına karşın, denizden algılanması çok mümkün olmayan bir lokasyonda. Vaktiyle denizden gelecek düşmanlardan korunmak için böyle bir yer seçmişlerdir belki de, kim bilir. Ama sonuçta yeni yapılacak bir deniz kıyısı yerleşim için de ideal bir durum bu. Böylece manzaraya hakim bir yerde olmana karşın, deniz kıyısında görsel bir kirliliğe yol açmamış oluyorsun. Denizin kıyısında fırtına olur, burada etkisi çok daha azdır. Sel, su baskını derdin olmaz. Tepelerde yerleştiğin için düzlüklerdeki tarım toprağına zarar vermemiş olursun. Denizin kıyısında sivrisinekten duramazsın, burada esinti nedeniyle pek sivri olmaz. Listeyi böyle uzatıp gitmek mümkün. 
 
Özetle söylemek gerekirse, bu işi akademik olarak en ileri teknolojileri ve teknikleri kullanarak yapan bir bilim insanı olarak söylüyorum, bana bugün burada yerleşim için bir yer seç deseler, en iyi yerleşim yeri olarak muhtemelen burayı bulurum. Bu topraklarda yaşayan atalarımız ellerinde bu teknik ve teknolojilerin hiçbirisi yokken burayı seçmişler ve bugün bu özellikleriyle burası benim ve benim gibi pek çok kişi için neredeyse kafayı boşaltmak, stresi atmak için meditasyon yapılan bir sığınak gibi. 
 
Aslında Anadolu'daki deniz kıyısındaki pek çok eski yerleşim buna benzer özelliklere sahip. Biz istilacı gibi deniz kıyısına hücum ederken, atalarımız yukarıdaki gerekçelerle deniz kıyısı yerine yamaçlara yerleşmiş. 
 
Şimdi gelelim tekrar benim Mordoğan Köyü’ne. Köy 1960’lı yıllara kadar Yarımada'nın en önemli merkezlerinden biriymiş. Ne olduysa olmuş, tam tarihini anımsamıyorum, 1960’ların sonunda olan deprem sonrası, devletimiz deniz kıyısında deprem evleri inşaa etmeye karar vermiş ve köy için sonun başlangıcı deniz kenarındaki deprem konutları olmuş. Ne ironi ama, deniz kıyısına, deprem riskinin daha fazla olduğu yere deprem konutları inşaa etmek...
 
Söylenen o ki, önceleri köyde elliye yakın dükkan varmış, iki-üç tane sarraf varmış, her gün 40-50 tane küçükbaş, 3-4 tane büyükbaş hayvan kesilirmiş. Köy ticaret, zeytin yetiştiriciliği, bağcılık gibi faaliyetlerle oldukça varlıklı bir durumdaymış. Kaldı ki şu anda benim de içlerinden birinde oturduğum köy evleri ve köyün dokusu, o dönemde yaşanan varlığın işareti.
 
Ama şimdi o güzelim köy her geçen gün biraz daha elden çıkıyor. Genç insanlar köyü terk etmiş genellikle. Köyde onların yolunu gözleyen aileler kalmış. Yarımada'nın pek çok köyü, ülkemizin pek çok köyü gibi giderek üretimden uzaklaşıyor, yoksullaşıyor. 
 
Her zaman söylerim, kalkınma kırsaldan başlar diye. Kırsalı kalkındıramazsanız, çarpık kentleşmeye mani olamazsınız, işsizlik sorununu çözemezsiniz, bitkisel ve hayvansal ürünlerdeki fiyat artışını durduramazsınız. Pek çok muasır medeniyet bunun farkına vardı, yerelin, kırsalın kalkınması üzerine önemli politikalar geliştiriyor, önemli adımlar atıyor.
Geleceğin, çocuklarının geleceği için iyi bir şey yapmak mı istiyorsun; o zaman köyüne sahip çık...
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi