Prof. Dr. Cengiz Türe

Tüm Yazıları Diğer Yazarlar

Stratejik bolluk

Prof. Dr. Cengiz Türe yazdı

24 Temmuz 2015 00:03

Ne zaman televizyon seyretmek istesem, özellikle haber kanallarında, karşıma mutlaka bir strateji uzmanı çıkıyor. Şimdilerde neyi ne kadar bildikleri konusunda kendilerini pek kanıtlayamamış sözde ‘stratejistler’ sarmışlar, tüm TV kanallarını.
Öyle ki; neredeyse bunların söylediklerini anlayıp, hayata geçirebilmek için yeni bir stratejik anlayışa gereksinim duyulacak...
Sanıyorum, hem strateji uzmanlarının sayısal çokluğu hem de sorunların onların çaplarına büyük gelmesi durumunu ‘Stratejik Bolluk’ olarak tanımlarsak, abartmış olmayız...
Bu kadar strateji uzmanı ve stratejisi olan bir ülkede, şimdiye kadar çözülmedik sorunumuzun kalmaması gerekirdi, herhalde...
Oysa bu uzmanlar, ülkemizde yaşadığımız her sorunun stratejik hatalardan kaynaklandığını söyleyip duruyorlar. Bunlar ülkemizdeki her hangi bir sektör ya da kurum içinde çalışmıyorlar mı? Bu işi yaparak yaşamlarını kazanmıyorlar mı? Nerelerde çalışıyor bu strateji uzmanları? Belli ki aç kalmadıkları ve hala bu işi yapabildiklerine göre bir yerlerde istihdam olanağı buluyorlar. Peki yakındıkları stratejik hataları kimler yapıyor? O halde bunların ya öngördükleri stratejiler yanlış ya da onları kimse takmıyor.
Elbette bu yaklaşım; konularında iyi yetişmiş, önemli olaylara yön verebilecek, yetenekli strateji uzmanlarının olmadığı anlamına gelmemeli. Zira sözüm onlara değil...
Eskiden belirli konularda uzmanlaşmış, toplumda saygınlığı bulunan, bilgi sahibi oldukları için fikir sahibi olan aydın insanlarımız vardı. Belirli konularda öngörülerine başvurulurdu. Söylediklerine katılsanız da, katılmansanız da kendilerine saygı duyardınız. Hiç biride kendisini moda deyimiyle strateji uzmanı olarak adlandırmazdı. Çünkü onlar birer kanaat önderiydi...
Sonra stratejinin en kısa anlamının ne olduğunu araştırdığımda, ‘mevcut olanaklarla koşulları örtüştürme sanatı olduğu’ tanımına ulaştım.
Buradan da anlaşılıyor ki; kendilerini sözde stratejist olarak tanımlayanlar, ya mevcut olanaklar ve koşullarla gerçekte kendileri örtüşmüyorlar ya da bunun için gerekli bilgi birikimi ve öngörüye sahip değiller...